28 Nisan 2013 Pazar

Mata Hari

     Bir haftalık beklenmeyen bir aradan sonra tekrar merhabalar. Bugün menümüzde tarihin en ünlü kadın ajanı var: Mata Hari. 
     Margaretha Geertruida Zella ismiyle, 7 Ağustos 1876'da Hollanda'da doğdu. Babası başka bir kadın için onları terk ettikten ve annesi de buna dayanamayıp öldükten sonra yapayalnız kaldı. 19 yaşında gazetede gördüğü evlilik ilanıyla hayatının yönü değişti. O dönemlerde gazeteye evlenmek için ilan vermek çok modaydı ve Margaretha da ilana cevap verdi. Aralarında 21 yaşlık bir fark olmasına rağmen, Margaretha ve Yüzbaşı MacLeod evlendi. Bir erkek ve bir kız çocukları oldu. 1897'de Endonezya'ya gidip yeni bir hayat kurmak üzere gemiyle açık denizlere yol aldılar. 
     Endonezya yaşamı hiç umdukları gibi çıkmadı. Asya iklimi, salgın hastalıklar, erkek çocuklarının ölümü ve MacLeod'un sürekli tayin edilmesi derken çiftin ilişkisi yavaş yavaş ölüyordu. Nitekim, çift bir umut Amsterdam'a taşındı fakat MacLeod'un ilişkilerini iyileştirmeye mecali yoktu. Margaretha ve kızını terk edip kaçtı. Margaretha, kızının velayetini aldı, onu bir akrabalarına bıraktı, Paris'e taşındı ve hayatı asla eskisi gibi olmadı. 
     Paris'te güzelliğini kullanarak yaşamaya başladı. Modellik yaptı fakat gene de istediği kadar para kazanamıyordu. Taşınmalar ve yeni bir hayata başlama ümitleriyle dolu birkaç yıl geçirdi ama sonunda şans yüzüne güldü. Paris'e bir sonraki gelişinde, Baron Henry de Marguire ile tanıştı ve şatafat ve lüksün kapılarını açmış oldu. Binicilik öğretmenliği yaptı ve sirklerde çalışmaya başladı. Sirkteki bir arkadaşı boş vakitlerinde ona dans etmeyi öğretti. Endonezya'da geçirdiği yıllar, o dönem Doğu egzotizminin Avrupa'yı ele geçirmesi ve Margaretha'nın egzotik güzelliği onu, bunları kullanmaya itti. Pek iyi dans edemiyordu ama en azından Avrupalılara özgü bir şeyler yaratmaya çalışıyordu. İlk sahne performansında kendini Lay Macleod olarak tanıttı. Kimliği hakkında sürekli yalan söylüyordu ve git gide daha kolay yalan söylemeye başladı. Doğu sanatlarıyla ilgili bir müzenin sahibi olan Emile Guimet'in dikkatini çekti ve bambaşka bir isim, bambaşka bir kimlikle müzede dans etmeye başladı. O artık Mata Hari'ydi. 
     Egzotik dansları dilden dile sonra da Avrupa'ya yayıldı. Dans başlığı altında başka şeyler de yapmaya başladı. Artık Avrupa'nın en büyük metresi ve fahişesi kabul ediliyordu. Soylu insanlar, askerler, bakanlar hep onun müşterisiydi. Yaşı 38 olduğunda biraz gözden düşmeye başlasa da asıl macerası şimdi başlıyordu. 
     Konumu ve "müşterileri" sayesinde Mata Hari kendini bir şekilde Alman Gizli Servisi'nde buldu. Casusluk eğitimini tamamladı ve H21 kod adını aldı. Eğitimi bitince Paris'e geri döndü. Görevi dans eder gibi yapıp bilgi toplamaktı. Fransız Gizli Servisi, onun Almanlar adına çalıştığını fark etmişti ama güçlü bağlantıları onu dokunulmaz kıldığı için bir şey diyemiyorlardı. O zaman tek bir çare kalıyordu: Mata Hari'yi çift taraflı ajan olarak kullanmak. Mata'ya Almanlar için çalışıyormuş gibi yapıp Fransızlar için çalışması teklif edildi ve Mata bunu kabul etti. Fakat Fransızlar bu yeni yetme ajana güvenmiyorlardı.  Bu yüzden bir tür "sınama" olarak Belçika'ya gönderildi. Mata Fransızlara ihanet ederek, altı Fransız ajanının Almanlar tarafından öldürülmesine neden oldu. Bu sefer de Almanların aklı karışmıştı ve Mata'ya olan güvenleri sarsılmaya başladı. Aynı günlerde İngiliz Gizli Servisi'de Mata Hari'ye gözünü dikmişti. Gene de Mata Hari, süngüsü yerde Paris'e geri döndü.
     Savaşlarda başarısız olan Fransa, bir günah keçisi arıyordu ve bu keçi Mata Hari oldu. Onu Fransa'yı yok etmeye çalışmakla suçladılar ama sağlam bağlantıları nedeniyle Fransa'nın gene eli kolu bağlıydı çünkü Almanlar her ne kadar Mata'ya karşı güvenlerini kaybetmiş olsalarda, onu el altında tutuyorlardı. Mata Hari bir kez casusluğu tatmıştı ve bırakmaya hiç niyeti yoktu. Dişiliğiyle Fransız, İngiliz ve Rus ajanları tuzağa düşürdü ve teker teker dillerini çözerek gizli bilgileri öğrendi. Bu bilgileri şifre kullanarak Almanlara gönderdi. Almanların isteği üzerine Madrid'de gitti. Mata, Parie'e döndükten sonra tutuklandı ve evi didik didik arandı. Evimde bulunan Alman markları ve görünmez mürekkep onun binlerce Fransız askerinin ölümünden sorumlu tutulmasına yetti. Ayrıca Almanlarla işbirliği içinde olduğu kanıtlanınca Mata'nın kurtulmak adına yapabileceği bir şey kalmamıştı. Bağlantılarından dolayı dokunulamayan Mata Hari'yi Fransızlar sonunda köşeye sıkıştırmıştı. 
     15 Ekim 1917'de 41 yaşındayken idam mangasının kurşunlarıyla hayatını kaybetti. Çoğu tarihçi Mata'nın casusluk ve dansı birleştirip ülkeleri birbirine düşürmesini "Kendi kendime çok eğlenebilen bir kadınım. Bazen kaybeder, bazen kazanırım." sözleri yüzünden basit egzotik bir heves
 olarak görse de, günümüzde hala "femme fatale" yani ölümcül dişi olarak tanınıyor. Mata Hari hakkındaki bilgiler Fransız hükümeti tarafından 100 yıllığına mühürlendiği için elimizde çok bir bilgi yok ama bu bilgiler de onun tarihi değiştiren bir kadın olarak anılmasına yetiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder