5 Mayıs 2013 Pazar

Florence Nightingale

     Merhabalar! Bugün dünyanın en ünlü hemşiresi Florence Nightingale konuğumuz olacak. Florence, 1820 yılında İngiltere'de üst sınıf bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen kalbinde hemşire olma aşkıyla büyüdü. O dönemde hemşirelik, soylulara yakışan bir meslek değildi fakat bu Florence'ın içindeki hemşirelik sevdasını söndürmedi. 1844 yılında hastanede tedavi gören bir yoksulun bakımsızlıktan ölmesi büyük yankı uyandırdı. Bu aslında beklenmeyen bir şey değildi, o dönemde hastaneler çok kötü koşullar altında hizmet sunuyordu. Florence'ın ilk adımı bu kötü şartları düzeltmek adına oldu. 
     1850 yılında Lutheryan topluluğunu ziyaret etti ve hasta bakıcıların tedavi yöntemlerini öğrendi. 1854 yılında ise Kırım Savaşı sayesinde adını duyuracaktı. İngiltere, Fransa ve Rusya savaş halindeydi. Birçok asker ölüyor, yaralananların çok azı hayatta kalmayı başarıyordu. İngiltere Savaş Bakanı bu duruma itiraz etti ve Florence'ı İstanbul'a, yaralı İngiliz askerlerini tedavi etmeye yolladı. Yanına 38 gönüllü hemşireyi alan Florence, Üsküdar'daki İngiliz kampına varır varmaz durumun ne kadar kötü olduğunu anladı. Kamp alanında havalandırma sistemi yoktu, hastalara yeterli gıda sağlanmıyordu ve askerler savaş yaraları olduğu için değil enfeksiyon kaptıkları için ölüyordu. Duruma hemen el attı ve diğer hemşirelerle birlikte baştan aşağı tüm tıbbı malzemeleri temizlediler. Ölüm oranlarının azalmasını umuyordu ama ne yazık ki tam tersi gerçekleşti. Ölümler azalmaktan ziyade çoğalıyordu ve Florence ne yapacağını bilmiyordu. Bunun üzerine İngiltere'den destek ekibi çağrıldı ve ölüm oranları büyük ölçüde azaldı. Bu deneyimi ileride Florence'a hastanelerdeki sağlık koşullarının ne kadar önemli olduğu hakkında çalışmalar yapmasını sağladı. 
      Elinde lambasıyla gece gündüz demeden her hastayla bizzat ilgilenen Florence'a "Lambalı Kadın" lakabı takılmıştı. Onu gören her yaralının yüzünü bir gülümseme kaplıyor ve bu kadar ilgiye alışık olmayan askerler kendilerini daha huzurlu hissettiği için sağlıklarına daha çabuk kavuşuyorlardı. Bütün bunlar Florence'ın dünya çapında adeta bir melek olarak tanınmasına yardım etti. Ülkesine geri döndüğünde bir kahraman olarak karşılandı fakat bu yoğun ve yorucu çalışma Florence'ı hasta etmişti. Döndüğü zaman malta humması denen bir hastalığa yakalandığı ortaya çıktı. Hastalık onun için ufak bir engeldi, o hala sağlıkla alanında çalışmalar yapmaya ve şartları iyileştirmeye devam ediyordu.
      Florence Türkiye'de yaşadığı zamanlarda kaplıcaların şifasını keşfetmişti. Yazdığı mektuplarda hastalarına kaplıca tedavilerini öneriyor ve özel diyetler yazıyordu. Onun adına bir yardım fonu açıldı ve toplanan paralar hemşire olmak isteyen insanların masraflarına ayrıldı. Bu fondaki parayla aynı zamanda Londra'da St. Thomas Hastanesi bünyesinde Nightingale Yetiştirme Okulu kuruldu yani bugünkü adıyla Florence Nightingale Hemşire ve Ebelik Okulu.
      Florence 1860 yılında ilk kitabı olan Hemşirelik Notları'nı yayımladı. Bu kitap birçok hemşire adayına kaynak oldu ve sağlık şartlarının iyileştirilmesine yönelik faaliyetler hız kazandı. Bunca çalışma beraberinde yorgunluk hastalığını getirdi. Önce kör olan Florence Nightingale 13 Ağustos 1910 yılında hayata gözlerini yumdu. Portresi, 2002 yılına kadar İngiliz banknotları üzerinde kullanıldı. Kendini mesleğine adayan ve gelen tüm evlilik tekliflerini reddeden bu kadının tek isteği hemşireliği prestijli bir meslek haline getirmekti. Yüreğinde bu sevdayla yanıp tutuştu ve sonunda gözle görülür ölçüde hemşirelik mesleğini geliştirdi. Belki ailesi yoktu ama o, hemşireleri ve hastaları ona göre büyük bir aileydi.